Trabzonlular Rum kökenli midir ?

Emre

New member
Trabzonlular Rum Kökenli Mi? Bir Hikâye Üzerinden Tarih ve Kimlik Arayışı

Bazen sorular vardır, yıllar sonra bile cevapsız kalan. Hangi köklerden geldiğini, nerede başladığını bilmediğin bir yolculuğun parçası olmak, insanı hem derin bir içsel keşfe çıkarır hem de toplumsal dinamikler hakkında yeni perspektifler sunar. İşte tam da böyle bir yolculuğun başlangıcında, bir akşam sohbetiyle bu soruyu tartışmaya başladık: Trabzonlular Rum kökenli midir?

Bu soruya dair birkaç farklı bakış açısı mevcut, ancak onları bir hikâye üzerinden anlatmak daha anlamlı olacak. Belki, sorunun cevabı da bu hikâyede gizlidir.

Hikayenin Başlangıcı: Bir Ailenin Geçmişi ve İki Farklı Bakış Açısı

Savaş zamanlarında, yani 1920’lerin başlarında, Trabzon’daki bir köyde iki farklı aile vardı. Biri Aydın ailesi, diğeri ise Köse ailesi. Aydın ailesinin büyükbabasının adı Mihalis, Köse ailesinin ise Mehmet idi. İki aile, Trabzon'un en sakin köylerinden birinde birbirine yakın, ama farklı geçmişlere sahipti.

Mihalis, Rum kökenliydi ve ailesi aslen Trabzon’un kıyılarındaki Pontus bölgesindendi. Zamanında denizcilik ve ticaretle uğraşmışlar, köyün büyük kısmıyla ilişkileri dostane olmuştu. Mehmet ise, köyün yerlisiydi, Türkmen kökenli bir ailenin ferdiydi. Birbirlerine çok yakın olmasalar da, bazen birlikte tarlalarda çalışır, akşamları çay içerken eski günlerden sohbet ederlerdi.

Zamanla, köydeki herkes gibi Mihalis ve Mehmet de birer baba oldu. İki adam, birbirlerinden farklı bakış açılarına sahipti. Mihalis, köyün göçmenlerine ve yerli halkına yönelik bir kaynaşma yaratmak istiyordu. Mehmet ise köyün geleneklerine sadık kalmak, geçmişin izlerini korumak için ne gerekiyorsa yapmayı arzuluyordu. Bu bakış açıları, aralarındaki ilişkinin şekillenmesine de yansıdı.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Aydın ve Köse’nin Farklı Yolculukları

Mihalis, yerleşik düzenin bir parçası olmanın, kimliklerini yeniden şekillendirmenin bir yolunu arıyordu. "Bizim kökenimiz, bizim kaderimiz," diyerek sürekli olarak köydeki insanlara daha fazla empati ve anlayış göstermeye çalıştı. Pontus kökenli bir Rum olarak, Trabzon’un her köyünde olduğu gibi, geçmişin izleri ona sürekli olarak hatırlatılıyordu. Onun bakış açısı, köydeki insanları birleştiren çözümler üretmeye yönelikti. "Neden geçmişin öfkesiyle yaşayıp, geleceği birlikte inşa etmeyelim?" diye düşünüyordu.

Öte yandan, Mehmet’in bakış açısı daha stratejikti. Onun için, eski köyün geleneklerine bağlı kalmak ve kimlikleri bozmamak önemliydi. Ailelerini ve köyün kültürünü korumak adına, sürekli olarak geçmişin izlerine sarılıyordu. "Evet, değişim kaçınılmaz, ancak bu değişim bizi kimliğimizden saptırmamalı," diyordu. Mehmet, halk arasında köyün eski değerlerinin unutulmasını istemiyor, hatta köyün geleceği adına daha sağlam bir köprü kurmanın gerektiğini savunuyordu.

Bu iki bakış açısı, birbirini tamamlayıcı değil, neredeyse çatışan bir düzene sahipti. Mihalis’in çözüm odaklı yaklaşımı, toplumu bir araya getirmek için sürekli yeni yollar ararken, Mehmet’in stratejik düşünceleri, zamanın ve mekanın gerekliliğini sorgulamadan eskiyi korumak üzerinde yoğunlaşıyordu.

Kadınların Duygusal ve Empatik Yaklaşımı: Köydeki Diğer Taraf

Ancak, köydeki kadınlar bu iki adamın bakış açılarından çok daha farklı bir perspektife sahipti. Mihalis’in eşi Eleni, kadınların duygusal bağlarını, ailelerin ve toplumun ruhunu savunuyordu. Eleni, kendisini köydeki diğer kadınlarla bir arada, geçmişten gelenleri doğru bir şekilde hatırlatan, aynı zamanda da geleceğe umutla bakan biri olarak konumlandırıyordu. Onun için, geçmişin acılarını bir kenara bırakmak, birlikte ilerlemek gerekiyordu. "Bizim kimliğimiz, sadece annelerimizin ve büyükannelerimizin hatıralarına değil, aynı zamanda çocuklarımıza da aktaracağımız bir mirasa dayalı olmalı," diyordu.

Mehmet’in eşi Safiye ise, köyün geçmişini yaşatmanın, gelenekleri doğru şekilde sürdürülebilir kılmanın önemini vurguluyordu. Safiye’nin bakış açısı, geçmişin güçlü duygusal bağlarını koruyarak, kadınlar arasındaki ilişkilerdeki güvenin temellerine dayalıydı. "Toplumun geleceğini inşa ederken, kadının rolü de hep hatırlanmalı," diyordu. Safiye, köydeki diğer kadınlarla sürekli olarak eski gelenekleri anlatıyor, bu kültürün bozulmaması için çaba gösteriyordu.

Kimlik, Tarih ve Toplum: Sonuçta Ne Değişti?

Zamanla köydeki herkesin birbirine daha yakın olduğunu fark etti. Mihalis ve Mehmet’in farklı bakış açıları, bazı tartışmalara yol açsa da, köyün geleceği için önemli bir dönüşüm başlatmıştı. Kadınların empatileri, toplumun birleştirici gücü olurken, erkeklerin çözüm odaklı düşünceleri toplumu dönüştürme adına önemli adımlar attı. Ancak, sonuçta bir şey netleşti: Trabzonlular, Rum kökenli miydi?

Bunu anlamanın yolu, geçmişi doğru bir şekilde ele almak ve kimlikleri katmanlı bir biçimde incelemekten geçiyordu. Hem Aydın hem de Köse ailesi, farklı kökenlerden gelen, ancak bugün bir arada yaşamayı başaran insanlardı. Trabzonlular, kimliklerini yalnızca geçmişin köklerinden değil, aynı zamanda yaşadıkları toplumdan, paylaştıkları deneyimlerden ve birbirlerine gösterdikleri empatik yaklaşımlardan da alıyorlardı.

Peki, sizce geçmişin izleri kimliklerimizi şekillendirir mi? Ya da kökenlerimizden bağımsız olarak, içinde yaşadığımız toplumun değerleri ve ilişkileri, kimliğimizi daha fazla etkiler mi?