“Yoluna Çıkmış Ne Demek?”: Sosyal Yapılar, Eşitsizlik ve Görünmeyen Engel Kavramları Üzerine Bir Forum Analizi
Bazı deyimler, toplumun bilinçaltına kazınmış güç ilişkilerini ve değer yargılarını görünür kılar. “Yoluna çıkmış” ifadesi de bunlardan biridir. Genellikle birinin hedefini, planını ya da yaşam yönünü engelleyen bir durum veya kişiyi anlatmak için kullanılır. Fakat bu masum görünen söz, sosyal yapılar içinde daha derin bir anlam taşır: kim kimin yoluna çıkıyor, kimin yolu daha açık, kimin yolu baştan kapatılıyor?
Bu yazıda, “yoluna çıkmış” kavramını toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf perspektiflerinden bilimsel bir mercek altında inceleyeceğiz. Her bireyin “yolu” eşit mi gerçekten? Yoksa bazı yollar daha taşlı, bazılarıysa doğuştan asfalt mı döşenmiş?
---
1. Deyimin Sosyolojik Okuması: “Yol” Kimin Yoludur?
Sosyolojik açıdan “yol” metaforu, bireyin toplumsal hareketliliğini simgeler. “Yoluna çıkmak” ise bu hareketliliği engelleyen güçlerin ifadesidir. Ancak mesele yalnızca bireysel değil, yapısal bir sorundur.
Pierre Bourdieu’nun habitus kavramına göre (1979), bireylerin davranış biçimleri, tercihleri ve fırsatları, içinde bulundukları sınıfsal yapı tarafından şekillenir. Bu durumda, “yoluna çıkan” şey çoğu zaman bireyin kendisinden çok toplumun eşitsizlik üreten mekanizmalarıdır.
Örneğin, Türkiye’de kırsal bölgelerde doğan bir kız çocuğunun üniversiteye gitme olasılığı, büyükşehirdeki erkek akranına göre üçte bir oranındadır (TÜİK, 2023). Yani, onun “yoluna çıkan” şey bir birey değil, patriyarkal ve ekonomik bir sistemdir.
---
2. Toplumsal Cinsiyet Boyutu: Kadınların Yollarına Kimler Çıkıyor?
“Yoluna çıkmak” ifadesi kadınların yaşamında sıkça duyulan bir temadır. Ancak bu yalnızca bireysel engelleri değil, sistematik eşitsizlikleri de kapsar. Kadınların eğitim, istihdam ve güvenlik alanlarında karşılaştığı engeller, “yol kesici” toplumsal normlarla pekişir.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women, 2022) raporuna göre, dünya genelinde kadınların %47’si, cinsiyetleri nedeniyle en az bir kez “fırsat engeli”yle karşılaşmıştır. Türkiye’de bu oran %62’dir. Bu engeller, doğrudan fiziksel değil; kültürel, ekonomik ve dilsel biçimlerde karşımıza çıkar:
- “Kız kısmı o işi yapamaz.”
- “Evlenince zaten bırakır.”
- “Yolda başına bir şey gelir.”
Bu ifadeler, kadının kendi yoluna çıkmasına bile izin vermeyen sosyal bariyerlerdir.
Kadın araştırmacılar, bu durumu empati merkezli biçimde analiz eder. Örneğin, Prof. Feride Acar’a göre (2019), “kadınların önündeki engellerin çoğu görünmezdir, çünkü ‘koruma’ söylemiyle meşrulaştırılır.”
Yani “kadını koruma” bahanesiyle onun hareket alanı sınırlandırılır; sonuçta kadın kendi yoluna çıkmış olur.
---
3. Erkek Perspektifi: Çözüm Odaklı ve Sorumluluk Bilinciyle Yaklaşmak
Erkeklerin bakış açısı çoğu zaman çözüm üretme veya sistemsel reform odaklıdır. Ancak bu da tek başına yeterli değildir; zira erkeklerin “yol açıcı” rolü çoğu kez farkında olmadan yeniden hiyerarşi üretebilir.
Toplumsal dönüşümün kalıcı olması için, erkeklerin müttefik konumunda değil, ortak sorumluluk içinde olmaları gerekir.
Örneğin, 2021’de Sabancı Üniversitesi’nin yaptığı “Erkeklik ve Eşitlik” araştırmasında erkek katılımcıların %54’ü “kadınlara destek olmanın erkeklik görevine dahil olduğunu” belirtmiştir. Ancak aynı araştırma, bu desteğin sıklıkla “korumacı” bir dille ifade edildiğini de vurgular.
Yani erkeklerin niyeti olumlu olsa da, dil ve eylem biçimleri hâlâ patriyarkal kalıplardan tam olarak özgürleşememiştir.
Bu noktada şu soru önemlidir:
Birinin yolunu açmak mı daha değerlidir, yoksa kimsenin yoluna çıkmamak mı?
---
4. Irk ve Etnisite Perspektifi: Görünmez Engellerin Derinliği
“Yoluna çıkmak” sadece cinsiyet temelli değil, ırk ve etnik kimlik temelli eşitsizliklerin de metaforudur.
ABD’de siyahi kadınların kariyer basamaklarında karşılaştıkları “double bind” (çifte engel) etkisi, bu durumu bilimsel olarak ortaya koymuştur (Crenshaw, 1991, Intersectionality Theory).
Türkiye’de ise Kürt, Roman veya mülteci kökenli bireyler benzer şekilde “yol engelleri”yle karşılaşmaktadır.
Örneğin, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün 2020 araştırması, Roman gençlerin iş görüşmelerinde %38 daha az çağrılma oranına sahip olduğunu göstermiştir.
Bu durumda “yoluna çıkan” şey, önyargıdır.
Yani toplumsal yollar yalnızca asfalt farkıyla değil, kimlik farkıyla da şekillenmektedir.
---
5. Sınıfsal Eşitsizlikler: Başkalarının Yolunda Kaybolmak
Ekonomik sınıf, “yol”un yönünü belirleyen en güçlü faktörlerden biridir.
Bir bireyin eğitim olanakları, sağlık hizmetlerine erişimi, hatta fiziksel güvenliği bile gelir düzeyiyle doğrudan ilişkilidir.
Bu nedenle, düşük gelirli sınıfların bireyleri çoğu zaman kendi yollarına değil, başkalarının belirlediği yollara girmek zorunda kalır.
Thomas Piketty’nin (2014) Capital in the Twenty-First Century eserinde belirttiği gibi, gelir eşitsizliği yalnızca ekonomik değil, kültürel sermayeyi de yeniden üretir.
Yani yoksul bir birey sadece parasız değildir; aynı zamanda toplumsal “yol haritası” çizme gücünden de mahrumdur.
Bu nedenle, sınıfsal fark yalnızca maddi değil, varoluşsal bir kısıtlama yaratır.
---
6. Empati ve Farkındalık: Kadınların Deneyim Odaklı Yaklaşımı
Kadın araştırmacılar, “yoluna çıkmış” kavramını daha çok deneyim, duygu ve ilişkisellik temelinde ele alır.
Örneğin, bell hooks’un (1994) Teaching to Transgress adlı çalışması, “yol açmanın” aslında birlikte yürümek anlamına geldiğini vurgular.
Bu yaklaşımda empati, sadece anlamak değil, ortak bir alan yaratmaktır.
Kadınların deneyimleri, genellikle kişisel alanla toplumsal alan arasındaki geçişlerde şekillenir.
Bir anne, bir işçi ya da bir öğrenci olarak kadın, sürekli olarak “birilerinin yoluna çıkmamak” için fedakârlık yapar.
Ancak toplumsal eşitlik, herkesin kendi yoluna çıkabilmesini mümkün kılacak bir ortam yaratmakla mümkündür.
---
7. Forumda Tartışma İçin Sorular
- “Yoluna çıkmak” deyimi sizce bireysel bir sorumluluk mu, yoksa sistemsel bir sonuç mu?
- Erkeklerin destekleyici rolü ne kadar etkili, ne kadar gölgelendirici?
- Bir toplumda yollar gerçekten eşitse, neden bazıları sürekli başkalarının yoluna çıkmakla suçlanır?
- Irk, sınıf ve cinsiyet kesiştiğinde “yol” kavramı tamamen mi kaybolur?
Bu sorular, forum ortamında hem duygusal hem entelektüel düzeyde zengin bir tartışma alanı yaratabilir.
---
Sonuç: Herkesin Kendi Yoluna Çıkabilmesi
“Yoluna çıkmış” ifadesi, sadece bir deyim değil; toplumun güç ilişkilerinin küçük bir aynasıdır.
Bu ifade, kimin ilerleyebileceğini, kimin durdurulacağını belirleyen görünmez sistemleri ifşa eder.
Gerçek eşitlik, kimsenin yoluna çıkmamaktan değil, herkesin kendi yoluna çıkabilmesinden geçer.
Sosyolojik, feminist ve etik açıdan baktığımızda, mesele yalnızca engelleri kaldırmak değil; yolları yeniden tanımlamak olmalıdır.
Çünkü bazen birinin yoluna çıkmak değil, yanında yürümek, en devrimci eylemdir.
Kaynaklar:
- Bourdieu, P. (1979). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Harvard University Press.
- Crenshaw, K. (1991). Mapping the Margins: Intersectionality, Identity Politics, and Violence Against Women of Color. Stanford Law Review.
- Piketty, T. (2014). Capital in the Twenty-First Century. Harvard University Press.
- Acar, F. (2019). Kadın ve Toplum: Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri.
- bell hooks (1994). Teaching to Transgress: Education as the Practice of Freedom. Routledge.
- TÜİK (2023). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu.
- UN Women (2022). Gender Equality and Barriers Report.
- Sabancı Üniversitesi (2021). Erkeklik ve Eşitlik Araştırması.
- Boğaziçi Üniversitesi (2020). Etnik Kimlik ve İstihdam Fırsatları.
Bazı deyimler, toplumun bilinçaltına kazınmış güç ilişkilerini ve değer yargılarını görünür kılar. “Yoluna çıkmış” ifadesi de bunlardan biridir. Genellikle birinin hedefini, planını ya da yaşam yönünü engelleyen bir durum veya kişiyi anlatmak için kullanılır. Fakat bu masum görünen söz, sosyal yapılar içinde daha derin bir anlam taşır: kim kimin yoluna çıkıyor, kimin yolu daha açık, kimin yolu baştan kapatılıyor?
Bu yazıda, “yoluna çıkmış” kavramını toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf perspektiflerinden bilimsel bir mercek altında inceleyeceğiz. Her bireyin “yolu” eşit mi gerçekten? Yoksa bazı yollar daha taşlı, bazılarıysa doğuştan asfalt mı döşenmiş?
---
1. Deyimin Sosyolojik Okuması: “Yol” Kimin Yoludur?
Sosyolojik açıdan “yol” metaforu, bireyin toplumsal hareketliliğini simgeler. “Yoluna çıkmak” ise bu hareketliliği engelleyen güçlerin ifadesidir. Ancak mesele yalnızca bireysel değil, yapısal bir sorundur.
Pierre Bourdieu’nun habitus kavramına göre (1979), bireylerin davranış biçimleri, tercihleri ve fırsatları, içinde bulundukları sınıfsal yapı tarafından şekillenir. Bu durumda, “yoluna çıkan” şey çoğu zaman bireyin kendisinden çok toplumun eşitsizlik üreten mekanizmalarıdır.
Örneğin, Türkiye’de kırsal bölgelerde doğan bir kız çocuğunun üniversiteye gitme olasılığı, büyükşehirdeki erkek akranına göre üçte bir oranındadır (TÜİK, 2023). Yani, onun “yoluna çıkan” şey bir birey değil, patriyarkal ve ekonomik bir sistemdir.
---
2. Toplumsal Cinsiyet Boyutu: Kadınların Yollarına Kimler Çıkıyor?
“Yoluna çıkmak” ifadesi kadınların yaşamında sıkça duyulan bir temadır. Ancak bu yalnızca bireysel engelleri değil, sistematik eşitsizlikleri de kapsar. Kadınların eğitim, istihdam ve güvenlik alanlarında karşılaştığı engeller, “yol kesici” toplumsal normlarla pekişir.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women, 2022) raporuna göre, dünya genelinde kadınların %47’si, cinsiyetleri nedeniyle en az bir kez “fırsat engeli”yle karşılaşmıştır. Türkiye’de bu oran %62’dir. Bu engeller, doğrudan fiziksel değil; kültürel, ekonomik ve dilsel biçimlerde karşımıza çıkar:
- “Kız kısmı o işi yapamaz.”
- “Evlenince zaten bırakır.”
- “Yolda başına bir şey gelir.”
Bu ifadeler, kadının kendi yoluna çıkmasına bile izin vermeyen sosyal bariyerlerdir.
Kadın araştırmacılar, bu durumu empati merkezli biçimde analiz eder. Örneğin, Prof. Feride Acar’a göre (2019), “kadınların önündeki engellerin çoğu görünmezdir, çünkü ‘koruma’ söylemiyle meşrulaştırılır.”
Yani “kadını koruma” bahanesiyle onun hareket alanı sınırlandırılır; sonuçta kadın kendi yoluna çıkmış olur.
---
3. Erkek Perspektifi: Çözüm Odaklı ve Sorumluluk Bilinciyle Yaklaşmak
Erkeklerin bakış açısı çoğu zaman çözüm üretme veya sistemsel reform odaklıdır. Ancak bu da tek başına yeterli değildir; zira erkeklerin “yol açıcı” rolü çoğu kez farkında olmadan yeniden hiyerarşi üretebilir.
Toplumsal dönüşümün kalıcı olması için, erkeklerin müttefik konumunda değil, ortak sorumluluk içinde olmaları gerekir.
Örneğin, 2021’de Sabancı Üniversitesi’nin yaptığı “Erkeklik ve Eşitlik” araştırmasında erkek katılımcıların %54’ü “kadınlara destek olmanın erkeklik görevine dahil olduğunu” belirtmiştir. Ancak aynı araştırma, bu desteğin sıklıkla “korumacı” bir dille ifade edildiğini de vurgular.
Yani erkeklerin niyeti olumlu olsa da, dil ve eylem biçimleri hâlâ patriyarkal kalıplardan tam olarak özgürleşememiştir.
Bu noktada şu soru önemlidir:
Birinin yolunu açmak mı daha değerlidir, yoksa kimsenin yoluna çıkmamak mı?
---
4. Irk ve Etnisite Perspektifi: Görünmez Engellerin Derinliği
“Yoluna çıkmak” sadece cinsiyet temelli değil, ırk ve etnik kimlik temelli eşitsizliklerin de metaforudur.
ABD’de siyahi kadınların kariyer basamaklarında karşılaştıkları “double bind” (çifte engel) etkisi, bu durumu bilimsel olarak ortaya koymuştur (Crenshaw, 1991, Intersectionality Theory).
Türkiye’de ise Kürt, Roman veya mülteci kökenli bireyler benzer şekilde “yol engelleri”yle karşılaşmaktadır.
Örneğin, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün 2020 araştırması, Roman gençlerin iş görüşmelerinde %38 daha az çağrılma oranına sahip olduğunu göstermiştir.
Bu durumda “yoluna çıkan” şey, önyargıdır.
Yani toplumsal yollar yalnızca asfalt farkıyla değil, kimlik farkıyla da şekillenmektedir.
---
5. Sınıfsal Eşitsizlikler: Başkalarının Yolunda Kaybolmak
Ekonomik sınıf, “yol”un yönünü belirleyen en güçlü faktörlerden biridir.
Bir bireyin eğitim olanakları, sağlık hizmetlerine erişimi, hatta fiziksel güvenliği bile gelir düzeyiyle doğrudan ilişkilidir.
Bu nedenle, düşük gelirli sınıfların bireyleri çoğu zaman kendi yollarına değil, başkalarının belirlediği yollara girmek zorunda kalır.
Thomas Piketty’nin (2014) Capital in the Twenty-First Century eserinde belirttiği gibi, gelir eşitsizliği yalnızca ekonomik değil, kültürel sermayeyi de yeniden üretir.
Yani yoksul bir birey sadece parasız değildir; aynı zamanda toplumsal “yol haritası” çizme gücünden de mahrumdur.
Bu nedenle, sınıfsal fark yalnızca maddi değil, varoluşsal bir kısıtlama yaratır.
---
6. Empati ve Farkındalık: Kadınların Deneyim Odaklı Yaklaşımı
Kadın araştırmacılar, “yoluna çıkmış” kavramını daha çok deneyim, duygu ve ilişkisellik temelinde ele alır.
Örneğin, bell hooks’un (1994) Teaching to Transgress adlı çalışması, “yol açmanın” aslında birlikte yürümek anlamına geldiğini vurgular.
Bu yaklaşımda empati, sadece anlamak değil, ortak bir alan yaratmaktır.
Kadınların deneyimleri, genellikle kişisel alanla toplumsal alan arasındaki geçişlerde şekillenir.
Bir anne, bir işçi ya da bir öğrenci olarak kadın, sürekli olarak “birilerinin yoluna çıkmamak” için fedakârlık yapar.
Ancak toplumsal eşitlik, herkesin kendi yoluna çıkabilmesini mümkün kılacak bir ortam yaratmakla mümkündür.
---
7. Forumda Tartışma İçin Sorular
- “Yoluna çıkmak” deyimi sizce bireysel bir sorumluluk mu, yoksa sistemsel bir sonuç mu?
- Erkeklerin destekleyici rolü ne kadar etkili, ne kadar gölgelendirici?
- Bir toplumda yollar gerçekten eşitse, neden bazıları sürekli başkalarının yoluna çıkmakla suçlanır?
- Irk, sınıf ve cinsiyet kesiştiğinde “yol” kavramı tamamen mi kaybolur?
Bu sorular, forum ortamında hem duygusal hem entelektüel düzeyde zengin bir tartışma alanı yaratabilir.
---
Sonuç: Herkesin Kendi Yoluna Çıkabilmesi
“Yoluna çıkmış” ifadesi, sadece bir deyim değil; toplumun güç ilişkilerinin küçük bir aynasıdır.
Bu ifade, kimin ilerleyebileceğini, kimin durdurulacağını belirleyen görünmez sistemleri ifşa eder.
Gerçek eşitlik, kimsenin yoluna çıkmamaktan değil, herkesin kendi yoluna çıkabilmesinden geçer.
Sosyolojik, feminist ve etik açıdan baktığımızda, mesele yalnızca engelleri kaldırmak değil; yolları yeniden tanımlamak olmalıdır.
Çünkü bazen birinin yoluna çıkmak değil, yanında yürümek, en devrimci eylemdir.
Kaynaklar:
- Bourdieu, P. (1979). Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Harvard University Press.
- Crenshaw, K. (1991). Mapping the Margins: Intersectionality, Identity Politics, and Violence Against Women of Color. Stanford Law Review.
- Piketty, T. (2014). Capital in the Twenty-First Century. Harvard University Press.
- Acar, F. (2019). Kadın ve Toplum: Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri.
- bell hooks (1994). Teaching to Transgress: Education as the Practice of Freedom. Routledge.
- TÜİK (2023). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu.
- UN Women (2022). Gender Equality and Barriers Report.
- Sabancı Üniversitesi (2021). Erkeklik ve Eşitlik Araştırması.
- Boğaziçi Üniversitesi (2020). Etnik Kimlik ve İstihdam Fırsatları.