Ekmek elden su gölden ne demek TDK ?

Munevver

Global Mod
Global Mod
“Ekmek Elden Su Gölden” Deyimi Üzerine: Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Bağlamında Bir Forum Tartışması

Merhaba dostlar,

Bugün sizlerle üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken bir deyimi konuşmak istiyorum: “Ekmek elden, su gölden.” TDK’ye göre bu deyim, “Bir kimsenin geçim sıkıntısı çekmeden, her şeyin hazır olarak önüne gelmesi durumu” anlamına gelir. Yani emek harcamadan, başkalarının emeğiyle geçinmek… Ancak bu ifadeyi sadece bireysel tembellik ya da rahatlıkla açıklamak, toplumsal anlamını daraltmak olur. Çünkü deyim, özellikle emek, bağımlılık, üretim ve cinsiyet rolleri gibi derin toplumsal dinamikleri içinde barındırıyor.

Bu yazıda deyimi, hem geleneksel toplumsal rollerin hem de modern sosyal adalet ve çeşitlilik tartışmalarının ışığında ele almak istiyorum. Amacım, forumdaşlar arasında sadece “anlam” üzerine değil, bu anlamın toplumsal eşitlik, emek değeri ve cinsiyet temsilleri üzerinden nasıl şekillendiği üzerine de bir tartışma başlatmak.

---

Ekmek Elden Su Gölden: Geleneksel Anlam ve Toplumsal Kodlar

Bu deyim, tarihsel olarak “hazıra konmak”, “çalışmadan yaşamak” anlamına gelir. Ancak toplumsal düzlemde bu, emeğin görünmezleşmesi ve başkalarının emeğine bağımlı bir yaşam biçimi anlamına da gelir. Örneğin, geleneksel aile yapısında “ekmek getiren” erkek figürü, “ekmek elden” yaşayan kadın imajını güçlendirmiştir. Bu, kadının üretkenliğinin sadece ev içiyle sınırlı olduğuna dair bir toplumsal kabule dönüşmüştür.

Oysa gerçekte, ev içi emek —yemek yapmak, temizlik, çocuk bakımı, duygusal destek— toplumun en temel üretim biçimlerinden biridir. Ama ne yazık ki bu emek, ekonomik sistem içinde görünmez kılınmıştır. “Ekmek elden su gölden” deyimi bu açıdan, kadın emeğinin değersizleştirilmesini ve “hazırdan geçinen” imajıyla birleştirilmesini temsil eder.

---

Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Deyimin Analizi

Toplumsal cinsiyet rolleri tarih boyunca, “kim çalışır, kim üretir, kim tüketir” sorularını belirlemiştir. Kadınların üretkenliği çoğu zaman “doğal görev” olarak görülmüş; erkeklerin üretimi ise “toplumsal başarı” olarak yüceltilmiştir. Bu bağlamda “ekmek elden su gölden” ifadesi, aslında kadınların toplum içinde edilgen bir konuma yerleştirilmesinin dilsel bir yansıması olarak da okunabilir.

Kadınların empati odaklı yaklaşımları, “ekmek elden” yaşayan birinin aslında ne kadar duygusal yük taşıdığını fark eder. Çünkü bu durum sadece ekonomik değil, psikolojik bir bağımlılığın da ifadesidir. Kadın bakış açısı, “hazıra konmak”tan ziyade, paylaşım, destek ve dayanışma ekseninde bu deyimi yeniden yorumlayabilir.

Öte yandan, erkeklerin çözüm odaklı ve analitik yaklaşımı, deyimi daha yapısal bir eleştiri olarak okur: “Neden bazı insanlar kendi emekleriyle yaşayamıyor?”, “Hangi toplumsal sistemler bu bağımlılığı sürdürüyor?” Bu sorular, ekonomik adaletin ve fırsat eşitliğinin önemine işaret eder.

---

Sosyal Adalet ve Çeşitlilik Bağlamında Yeniden Düşünmek

Sosyal adalet kavramı, herkese eşit fırsatlar sunmayı ve emeğin karşılığını adil biçimde almayı savunur. “Ekmek elden su gölden” anlayışı ise tam tersine, bazı kesimlerin diğerlerinin emeğiyle yaşamını sürdürmesini normalleştirir. Bu, hem ekonomik hem de kültürel bir adaletsizliktir.

Bugün çeşitlilik ve kapsayıcılık perspektifinden baktığımızda, deyim bize şunu hatırlatır: Kimlerin emeği görünmez? Kimler başkalarının emeğiyle yaşar? Kadınlar, göçmenler, düşük gelirli işçiler veya ev içi emekçiler… Onların emeği çoğu zaman “elden gelen” olarak görülür, ama değeri ölçülmez.

Bu noktada forumdaşlara şu soruyu sormak istiyorum:

- “Ekmek elden su gölden” anlayışı, günümüz toplumunda kimleri temsil ediyor?

- Dijital çağda, yapay zekâ veya otomasyonun yükselişiyle birlikte, kimler “hazıra konan” rolüne düşüyor, kimlerin emeği görünmezleşiyor?

- Biz bireyler olarak, kendi yaşamlarımızda başkalarının emeğini ne kadar fark ediyoruz?

---

Kadın ve Erkek Yaklaşımlarının Birlikteliği: Yeni Bir Toplumsal Denge Mümkün mü?

Kadınların empati merkezli bakış açısı, toplumsal iyileşme için vazgeçilmezdir. Erkeklerin analitik ve çözüm odaklı yaklaşımı ise yapısal dönüşümleri tetikleyebilir. Bu iki yönün birleşimi, adaletin hem duygusal hem de sistemsel boyutlarda sağlanmasına olanak tanır.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, bir rekabet değil, tamamlayıcılık meselesidir. “Ekmek elden su gölden” gibi deyimler, bu dengenin bozulduğu dönemlerin bir aynasıdır. Bugün yapılması gereken, bu aynaya yeniden bakmak ve dilimizi dönüştürmektir. Çünkü dil, düşüncenin evi; düşünce ise adaletin temelidir.

---

Birlikte Düşünmeye Davet

Sevgili forumdaşlar, bu deyimi artık sadece bir “tembellik göstergesi” olarak değil, emeğin değerini, cinsiyet rollerini ve toplumsal adalet arayışını içinde barındıran bir simge olarak görebiliriz.

Belki de hepimiz bir noktada “ekmek elden su gölden” yaşıyoruz — ailemizin, toplumun, doğanın veya görünmez işçilerin emeğiyle… Önemli olan, bu bağımlılığı fark etmek ve daha adil bir paylaşım kültürü inşa edebilmek.

Siz ne düşünüyorsunuz?

- Bu deyim sizce bugünün dünyasında hâlâ geçerli mi?

- Kadın ve erkek bakış açıları birleştiğinde toplumsal adalete daha yakın bir model kurabilir miyiz?

- “Ekmek elden su gölden” yaşayan bir toplum mu, yoksa emeğin değerini bilen bir toplum mu olmak istiyoruz?

Gelin, bu başlık altında sadece deyimi değil, emek ve adaletin anlamını da birlikte yeniden tanımlayalım.